Dirimart – Quistrebert Brothers, “Sessiz Senfoni”

9 Şubat – 10 Mart 2024

Florian & Michael Quistrebert’in “Sessiz Senfoni” adlı sergisi, Dirimart Dolapdere’de sanatseverlerle buluşuyor. Sergi, galeri mekânının yanı sıra resim yüzeyinde de ışık ve yansıma deneyimini merkeze alarak izleyicilere etkileyici bir deneyim sunuyor. Sanatçı kardeşler, fiziksel madde ve istikrarsız yüzeyler aracılığıyla insan algısının sınırlarını zorlayan bir sergi ortaya koyuyor. “Sessiz Senfoni”, Grand Orgue ve Silent Watchers adlı son iki yapıtları arasında kurdukları diyaloğa odaklanarak, malzemeye özgü etkilerin ve görsel efektlerin birleşimiyle izleyicilere kaleydoskopik bir deneyim yaşatıyor. Serginin merkezinde yer alan “Grand Orgue” adlı video yerleştirmesi, renk senfonisini andıran üç boyutlu bir videoyla izleyicileri büyülerken, Quistrebert kardeşlerin resimlerindeki temel unsur olan ışığın sanatsal kullanımını vurguluyor. Sergi, izleyicilere fiziksel maddeyle deney yapma ve yansıma ile ironinin gücünü hissettirirken, tuval ve malzeme kullanımıyla hareketi vurgulayan optik olarak çarpıcı bir performansa da ev sahipliği yapıyor.

Pi Artworks İstanbul, Osman Dinç’in solo sergisi “Göz Kuşağı Altında” sanatseverlerle buluşuyor. Sergi, çelik, cam ve ahşap heykeller aracılığıyla Dinç’in soyutlamalarını ve evrensel fikirlerini işlerken, fotoğrafları ise bir damla çini mürekkebi kullanılarak oluşturulan görüntülerle göz bebeğini ve evrenin dört bir yanına dağılmış kara delikleri anımsatan formlar arasında bir benzerlik kuruyor. Dinç, uzaydaki kara deliklerle göz bebeği arasındaki bağlantıları bilim ve kuramsallığın alanına taşırken, eserlerindeki sadelik, evrensel fikirleri ve çağdaş çağrışımları yansıtarak izleyiciyi düşündürmeye çağırıyor.

Panoramik resim ve fotoğraflar aracılığıyla İstanbul’un temsil tarihini yeni bir bakış açısıyla değerlendirmeyi hedefleyen sergi, “panorama” formunun geçmişini eleştirel bir bakışla, farklı boyut ve bağlamlarıyla ele alıyor. Panoramik görüntülerin üretim ve tüketimindeki karmaşık ilişkileri incelerken, görüntülerin farklı izleyici kitleleri arasındaki dolaşımını, algılanma biçimlerini ve yüzyıllar içinde farklı medya arasındaki bağlantıları da sorguluyor.

Sergide, daha önce hiç teşhir edilmemiş ve yayımlanmamış bir erken on dokuzuncu yüzyıl panoraması ilk kez gün yüzüne çıkıyor. Barker, Gudenus, Schranz, Melling, Dunn, Robertson gibi İstanbul’a panoramik bir bakış atan sanatçıların en nitelikli eserlerinden bazıları bir araya getirilerek, panoramik bakışın yangın felaketlerinden sanayileşmeye kadar İstanbul tarihindeki çeşitli unsurlarını nasıl belgelediğini sergiliyor.

Küratörlüğünü Çiğdem Kafescioğlu, K. Mehmet Kentel ve M. Baha Tanman’ın üstlendiği sergiye, kent, mimarlık, sanat, fotoğraf ve modern tüketim tarihlerini panoramik imgeler çerçevesinden yeniden değerlendiren makaleler içeren kapsamlı bir katalog eşlik ediyor.