Beyaz Cennet'in Meleği
Tuval üzeri yağlı boya
100 x 80 cm
2012, imzalı
Peyiniz: TL
Güncel Fiyat: TL Lot Sizde Değil Lot Sizde
Peyler
4Paylaş
Ahmet Güneştekin ( 1966 - )
1966’da Batman’da doğan Ahmet Güneştekin, çocukluğunun ilk dönemlerinden başlayarak dengbêjlerin anlattığı hikâyelerin ve söylediği şarkıların yarattığı ses dünyasının içinde büyür. Ses ve sözlerin sürekli tekrarıyla icra edildiği bu sözlü aktarımlardan etkilenerek genç yaşta mitolojik öğelerle tanışıp resim yapmaya başlar. Halen yaşamakta olduğu İstanbul’a taşınır. Beyoğlu’ndaki ilk atölyesinde, biçim, materyal ve yüzeyle ilişki kurma yollarını araştırarak farklı üretim teknikleri denemeye başlar. İşleri yaklaşık on yıllık bir sürece yayılan ve ülke genelinde yürüttüğü etnografik çalışmalarda elde ettiği bulgulara dayanır. İlk kişisel sergisi Karanlıktan Sonraki Renkler, mitolojik unsurları güncel öğe ve yapılarla birleştirme pratiğini gösterir. Saha araştırmalarında çocukluğunun masallarının ve seslerinin izini sürmek ve onları işlerinde yorumlamak üslubunun oluşmasında belirleyici olmuştur. Güneşin İzinde adlı belgesel dizisinde, maddi kültür alanını inşa eden ve güncel formları üreten geleneksel uygulamaları inceler. Belgesellerinde materyal olarak saha araştırması sırasında ürettiği fotoğrafik ve sinematik görüntülerden yararlanır. Araştırmalarını yürüttüğü dönem boyunca yerel sanatçılarla ortak sergiler düzenleyip çocuklar için atölye çalışmaları yürütür. Araştırma sürecinde bu etkinliklere on bini aşkın çocuk katılmıştır. Atölyesinin halen bulunduğu Beyoğlu’ndaki Güneştekin Sanat Merkezi’ni kurar. Video, yerleştirme, resim ve heykel gibi çok çeşitli araçla çalışmaya başlar. Sanat hayatı boyunca sürdüreceği çok disiplinli bir yaklaşıma yönelir. Yüzleşme’de sergilenen tarihle iç içe geçmiş anıları çalıştığı eserleri, tarihin anlatılarını altüst ederek karşı-bellek işlevi görür. Sergi, Güneştekin’in İstanbul sanat çevresinde tanınmasını sağlar. Uluslararası izleyici onunla ilk olarak Venedik’te, video yerleştirmeleri kullandığı Bellek İvmesi sergisinde tanışır. Videonun fenomenolojisinin güncel hafıza politikalarıyla nasıl kesiştiğini araştırır, bu ifade aracının resmî tarih anlatılarına nasıl karşı-imgeler oluşturabileceğini gösterir. Marlborough Gallery, işlerini uluslararası düzeyde temsil etmeye başlar. New York’taki Marlborough Gallery’de sergilenen işleri, girift ve ayrıntılı çizgi katmanları ve renk modülasyonlarıyla adeta tuvalden taşıyormuş hissi veren heykelsi formlardır. Optik yanılsamalar, geometrik soyutlamalar ve renk geçişleriyle birleştirdiği dışbükey ayna ve metal kafes gibi nesneleri işleyişi, mitolojik öğe kullanımıyla bütünleşir.