SATILDI

Mübin Orhon (1924 - 1981) Sanatçı Bilgisi İçin Tıklayınız

"Abstrait Flamme"

1960 TARİHİNDE DURAND GALERİ’SİNDE AÇTIĞI İLK KİŞİSEL SERGİSİ MÜBİN ORHON’UN PARİS’TE TANINMASINI VE ÜNE KAVUŞMASINI SAĞLAMIŞTIR...

“ABSTRAIT FLAMME” MÜBİN ORHON’UN DURAND GALERİSİ’NDEKİ SERGİSİNDEN 1 SENE SONRA YAPTIĞI EN ÖNEMLİ DÖNEMİ KABUL EDİLEN ŞİİRSEL-DIŞAVURUMCU DÖNEMİ’NE AİT BİR YAPIT...

Şiirsel-Dışavurumcu Soyutlama, 1961-1970: 1960’ların başından itibaren Mübin Orhon’un özellikle guaj ve akrilik teknikleriyle gerçekleştirdiği kompozisyonlarında boyayı inceleştirerek resim yüzeyine sürdükten sonra, malzemenin yukarıdan aşağıya doğru akmasıyla gündeme gelen özellikleri kurgularına eklemlediği gözleniyor. Boyanın tuval yüzeyine sürüldüğü ilk bölgede açık tonlarda, aşağıya doğru akarken ise giderek koyulaşması resimlere bir dinanizm, akışkanlık kazandırıyor. Böylece “Şiirsel/Dışavurumcu Soyutlama” çerçevesinde değerlendirilebilecek olan farklı görsel resim tadlarının peşine düşen sanatçının bu eğilimi de çağdaşlarıyla kurduğu yakın ilişkilerden kaynaklanmaktadır. 1957’ye kadar Paris’de yaşayan ve Mübin Orhon’un da yakından tanıdığı Amerikalı ressam Sam Francis’in çalışmalarında sıkça gözlemlenen akıtma tekniği, resim kurgusuna sanatçı tarafından kullanılıyordu. Boyanın yukarıdan aşağıya doğru sızmasıyla oluşan görsel değerler, Mübin Orhon’un resimlerinde rastlantısal değil, kurgusal olarak varlıklarını gösterir. Francis’in ve Fransa’da yaşayan diğer ressamların belli oranda Uzak Doğu kaligrafi geleneğinden çalışmalarına taşıdıkları etkilerden biri olan kıvrak ritmli el hareketleriyle gerçekleştirilmiş olan “akışkan çizgisellik” Mübin Orhon’da rengin imgeye dönüşmesinde kullanılmış bir yöntem olarak karşımıza çıkar. Sanatçının 1959’dan itibaren gerçekleştirdiği desenlerinde anlık el hareketleri kontrol altına almaya çalışarak, fırçayı eline aldığında arzu ettiği etkiyi “bir çırpıda” ortaya çıkarmaya çalıştığı gözlemlenir. Önce uzun sayılabilecek bir süre tuvallerinde akıtmaların etkisini araştıran sanatçının edindiği tecrübeleri özgünleştirecek kendi kurgu dünyasına eklemesi, resminde yeni bir dönemin kapılarının aralanmasına neden olmuştur. Dolayısıyla Mübin Orhon’un resimlerinde daha önce görülen bütünsel yapı (“allover” karakteri) parçalanıyor. Her çizgi, her renk sanki kopan, yitirilen bir görsel ilişkinin notlaması gibi.

Necmi Sönmez, “Mübin Orhon”, Milli Reasürans Sanat Galerisi, 2001, Sayfa: 13, 14

Tuval üzeri yağlı boya

100 x 81 cm

1961, imzalı

Provenans: Fransa'nın ünlü film yazarı Françoise (1923-2017) ve eşi ünlü gazeteci Pierre Dumayet (1923-2011) Koleksiyonu'dan

Tahmini Fiyat Aralığı:550.000TL - 850.000TL

Peyiniz: TL

Güncel Fiyat: TL Lot Sizde Değil Lot Sizde

Komisyon: 10% K.D.V.: 143.000,00 TL Toplam Maliyet: 858.000,00 TL

Mübin Orhon

Mübin Orhon

MÜBİN ORHON (1924 - 1981)

1924 yılında İstanbul’da doğan Mübin Orhon, 1947’de Ankara Siyasal Bilgiler Fakültesi’nden mezun oldu. İktisat doktorası yapmak üzere 1948 yılında Paris’e giden sanatçı bu şehrin canlı sanat ortamının etkisiyle resme yöneldi. Bir süre Academie de la Grande Chaumiére’de desen dersleri alan Mübin Orhon, yaptığı geometrik soyut resimlerle sanat dünyasına girdi. Abidin Dino, Selim Turan, Avni Arbaş, Albert Bitran gibi Paris’de yaşamını sürdüren Türkiye’den sanatçılarla yakın dostluklar geliştirdi. 1953 ve 1955 yıllarında birer eseri Salon des Realites Nouvelles’e kabul edildi. 50’li yılların ortasından sonra geometrik soyut üslup yerine lekesel öğelerin öne çıktığı bir resim anlayışına yöneldi. 50’li yılların sonlarına doğru Lucien Durand ile çalışmaya başladı. Sir Robert ve Lady Lisa Sainsbury’nin Mübin resmi ile tanışmaları da bu yıllara rastladı.

Mübin Orhon’un geometrik soyutlaması, içinde yaşadığı dönemin parçası olan bir lirizmle dengelenir. Tuhaf bir Doğu lirizmi olarak değerlendirilen resimleri Sam Francis’de. Vieira da Silva’da, Riopelle’de görüldüğü üzere, lekenin sık kullanımıyla genele yayılan bir soyut manzaracılık için, akıntılara, kendisinin İstanbul anılarını akla getiren göstergelere bölünmüş lirik bir uzamın ifadesidir. 1965’de askerliğini yapmak için döndüğü Türkiye sürecinden sonra, olgunluğa erişen sanatı kendisini Mark Rothko’ya ve Lucio Fontana’ya yaklaştıracak bir “color-field”e, renk-alanına doğru evrilir. Yazı geriler, sıyrıklara, çentiklere dönüşür, renge gömülmeden önceki son müdahaledir bu. Böylece başlayan son sürecik Tekrenkli olarak adlandırılması yanlıştır, çünkü renk ışıklı bir doygunlukla işlenir. Kırılgan, dikdörtgen biçimler resim uzamına girerler. Bir yanda kapalı bir görüş, bir yanda bir varlık-yokluk için bizi renkli doygunluğa dalıp gitmeye çağıran bir uzam. Orhon saydam ve saydamsız katmanları eşzamanlılıkları içinde sorgular. Onun resimleri iş ışığı, yaşamın gizeminin ışığını gösterir. Resimleri çağdaş resim sanatımızda soyutçu biçim araştırmalarına dayalı çalışmaların 1960 kuşağını izleyen örnekleri arasında özgün bir yer tutan sanatçı 1981 yılında Paris’de yaşamını yitirmiştir.