Selim Turan Sanatçı Bilgisi İçin Tıklayınız

"Abstrait Orange-Marron"

FRANSIZ EKOLÜ TÜRK ÇAĞDAŞ SANATI’NIN ÖNEMLİ TEMSİLCİLERİNDEN SELİM TURAN’IN MÜZELİK BAŞYAPITI...

Selim’in soyutu yorumlayışı, İkinci Dünya Savaşı’nın yıkıntıları arasında, “köklü uyumdan kopuş”u arayan öncü sanatçıların yanında, dış dünyaya ait tüm imge ve görüntü yükünü resmin üzerinden atma mücadelesiyle geçti. Bu dönemde en arı tatlarıyla soyut düşünce üzerinde yoğunlaşan sanatçı, siyah, üst üste boyandığı için artık tabakalaşmış renk bloklarını yaratırken, kendi resminin gerçekliğini ele geçirmekle kalmıyor, aynı zamanda ona en dar alanlarda bile sonuna kadar egemen oluyordu. Kompozisyon kurgularında öne çıkan “çarmıha gerilmiş İsa motifi” bu açıdan Selim’in geliştirmiş olduğu bir “antitez” olarak yorumlanabilir. Çünkü Akademi’deki eğitimi özellikle Leopold Levy’nin öğretisi, SelimTuran’ın modern sanatın “tezleri”ni yakından tanımasıyla gelişti. Sanatçı, Paris’e geldiğinde karşılaşmış olduğu sanat ortamında ayakta kalabilmek adına, 21. yüzyılın resim aktöresiyle ve gerçekliğin aşılmasıyla mücadele etmek zorunda olduğunun farkındaydı. Bu da hem kimliğini bulma hem de kimliğini yitirip moda olan akımın peşinde koşma gibi iki farklı yöntemle olabilirdi. Selim, tüm zorluklarına rağmen kendi kimliğini bulmayı tercih ederek özellikle 1948-1955 yılları arasında çok biçimli (polymorphe) formlar geliştirdi. Soyut sanatın anlatım sınırlarını zorlayarak formlarını, elinden geldiğince perspektifi, derinliği olmayan bir yüzey üzerinde değerlendirmeye yöneldi. Bu yılların üretimi, Selim’in kendi resminin derinliklerine doğru yöneldiğine dair göz kamaştırıcı örneklerle doludur. Motif olarak çarmıha gerilmiş İsa’nın yer aldığı kompozisyonlar, betimleyici değil imgeleyicidir. Sanatçı, eğitim döneminden sonra gerçekleştirdiği çalışmalarında, “tez” olarak her türlü hazır reçetelerin, Empresyonizm, Kübizm ve Sürrealizm gibi öğretilerin dışında, gündelik yaşamı büyüteç altına alan bir yaklaşım geliştirmiştir. Doğayı, kent yaşamını, yakın çevresindeki bireyleri ele alan bu dönem resimlerinde kendi sesini ve soluğunu oluştumanın peşindeydi. Zorlu bir mücadeleyle kurguladığı “yorum”a karşı bir tür “antitez” olarak Hristiyan İkonografisinden ödünç aldığı motife yöneldiğinde, hem daha önce bildiklerini bir tarafa bırakıyor hem de gemilerini geriye dönmemek üzere ikinci kez yakmaya yöneliyordu. Ana parantezi soyut sanat çerçevesinde çizilmesine rağmen Turan’ın “antitez”i, özünde mistik bir dünya anlayışının, bir bakışta çözülemeyecek olan renk bütünlüklerinin olduğu bir resim kurgusunu öneriyordu. Necmi Sönmez, “Tez-Antitez-Sentez Selim Turan’ın Sanat Serüveni”, 2016, Sayfa: 45, 46.

Tuval üzeri yağlı boya

131 x 162 cm

1960'lı yıllar, imzalı

Provenans: Özel Koleksiyon, Noyon, Fransa

Tahmini Fiyat Aralığı: 750.000-1.250.000 TL

Peyiniz: TL

Güncel Fiyat: TL Lot Sizde Değil Lot Sizde

Komisyon: 10% K.D.V.: 198.000,00 TL Toplam Maliyet: 1.188.000,00 TL

Selim Turan

Selim Turan

SELİM TURAN (1915 - 1994) 

Selim Turan, 1915 yılında İstanbul’da doğdu. Babasının İttihat ve Terakki Cemiyeti'nin önde gelen üyelerinden biri olması nedeniyle Turan, büyürken babasının hem Batı hem de Doğu kültürlerinin özünü benimseme idealinden güçlü bir şekilde etkilendi. Küçük yaştan beri resme ilgi duyan sanatçı, geleneksel Türk sanatlarının önemli ustaları olan İsmail Hakkı Altunbezer, Hattat Kamil Efendi ve Necmettin Okyay ‘dan etkilenmiştir. Aynı zamanda Turan, Galatasaray Lisesi öğrencisiyken resme olan ilgisi giderek arttı ve 1935'te İstanbul Devlet Güzel Sanatlar Akademisi'ne girdi.

Akademide ilk yıllarında 1914 Kuşağı diye adlandırılan sanatçılardan Feyhaman Duran, Nazmi Ziya ve Zeki Kocamemi'nin atölyelerine katıldı. Ancak Milli Eğitim Bakanlığı'nın uygulamaya koyduğu üniversite reformları kapsamında Léopold Lévy (1882-1966) Resim Bölümü'nün başına getirilince daha liberal bir yaklaşım benimsendi. Lévy'nin etkisiyle Selim Turan ve aralarında Agop Arad, Nuri İyem, Tiraje Dikmen ve Naile Akıncı'nın da bulunduğu diğer öğrenciler, modern Türk resmine yeni bir bireysellik ve özgüven getirdi. Ülke sanat tarihinin bu önemli dönüm noktası olan 1941 yılında Beyoğlu Matbaası'nda düzenlenen ve Selim Turan, Nuri İyem, Haşmet Akal, Agop Arad, Avni Arbaş, Turgut Atalay, Abidin Dino'nun eserlerinin yer aldığı 'Liman' sergisi Turan’ın ilk karma sergisiydi. Selim Turan, Akademi'den 1938'de mezun oldu ve sonraki birkaç yıl, sanatçı olarak kendi yolunu keşfetme ve kendi yolunu arama dönemiydi. Bu arada Üsküdar Sultantepe Ortaokulu, Kadıköy Sanat Enstitüsü ve Moda Kız Sanat Okulu başta olmak üzere çeşitli okullarda resim öğretmeni olarak çalıştı. Sanatçı bu dönemdeki çalışmalarını 'gerçekçi' olarak tanımlasa da konularını salt gerçekçi bir şekilde yorumlamadı. Turan, balıkçılar, okul çocukları, pazarlar gibi gündelik hayattan konuları tasvir ederken temaları yapısal bir açıdan ele aldı ve fırçasıyla yorumladı. 1941 yılında Cumhuriyet Halk Fırkası'nın başlattığı Memleket Yolculukları projesinde yer aldı. Bu proje kapsamında güneybatıdaki Muğla iline giderek burada tütün çiftçileri, sünger avcıları ve kuru incir paketleyicileri gibi çalışan insanları resmetti.

1947’de Fransız Hükümeti’nin bursu ile Paris’e giderek çeşitli atölyelerde resim çalışmalarını sürdürdü. Paris'teki ilk yıllarında kendi kuşağının diğer üyeleri gibi soyut sanattan etkilenmiş ve o şehirdeki deneyimleri sonucunda eleştirel yön değişikliğine giden Türk sanatçılarından biri olmuştur. Geç Osmanlı ve erken Cumhuriyet dönemlerinde Paris'e kültür elçisi olarak gönderilen ve yalnızca mevcut sanat akımlarını Türkiye'ye getirmesi beklenen önceki sanatçılardan farklı olarak, 1945'ten sonra Paris'e giden kuşak, çağdaş sanat akımlarıyla diyaloga girmiştir. Dönemin önde gelen galerilerinde kişisel sergiler düzenlediler ve başvuruları bir seçme sürecinden geçiren karma sergilere katıldılar. Eserleri Fransa, Belçika, Danimarka, Hollanda ve Avusturya'daki önde gelen müze koleksiyonları için satın alındı. Başlangıçta Turan, çeşitli orijinal baskı stüdyolarında Asgar Jorn, Pierre Soulages, Miró ve Picasso gibi sanatçıların litografi ve gravürlerini bastı, daha sonra Hans Hartung'un (1904-1989) asistanı olarak çalıştı. Bu deneyim onun dönemin sanatsal yaklaşımını ilk elden özümsemesini sağladı ve bu kuşağın önde gelen temsilcilerinden biri oldu. Turan'ın soyut resimleri ilk kez 1948'de Paris'te 'La Rose des Vents' (Fırıldak) adlı karma sergide sergilendi.

​İlk nonfigüratif kişisel sergisini 1950’de "Galeri Breteau"da açtı ve daha sonra "Salon de Mai" ile "Salon de Comparaison"da eserlerini sergiledi. 1975-79 yılları arasında mermer heykeller de yapan sanatçı, mobil adı verilen ilk hareketli heykellerini 1976’da gerçekleştirdi. Paris öncesinde izlenimcilik ve kübizm akımlarının etkisi taşıyan manzara resimleri ve toplumsal içerikli resimler yapan Turan, daha sonra soyut sanata yöneldi. Çizgi ve leke uyumu, denge, ilişki, kompozisyon karakteri, Selim Turan’ın soyut çalışmalarını belirleyen başlıca niteliklerdir. Doğu sanatları, kaligrafi ve Anadolu folklorları etkisinde, lirik soyut ve figüratif soyut yapıtlar gerçekleştirdi. Çağdaş Türk Resmi’nde soyutçu yöndeki çalışmalarıyla öncüler arasında yer alır. 1994 yılında Paris’te vefat etmiştir.